Oruç tutarken imsak vaktine kadar yemek yenir mi ?

Murat

New member
**Oruç Tutarken İmsak Vaktine Kadar Yemek Yenir Mi? Bir Aile Hikâyesi**

Bir Ramazan sabahıydı. Erken saatlerde kalkıp sahura oturduk. Ailenin küçük odasında, annem yemekleri hazırlarken, babam ise her zamanki gibi sabahın ilk ışıklarıyla kahvesini yudumluyor ve gazeteyi karıştırıyordu. Beni ve kardeşimi hep sabah namazına yetişmemiz için uyandırırken, babam sahurdan önceki o son dakikalarda derin düşünceler içindeydi. O gün, kafasında bir soru vardı. O soru, "İmsak vaktine kadar yemek yemek doğru mu?" sorusuydu. Annemin, yıllardır süregelen geleneklere dayanan cevabı ise farklıydı. Her şey bir sofra etrafında şekillenmeye başlamıştı.

**Soru ve Çözüm Yolu: Erkeklerin Stratejik Düşünce Yapısı**

Babam, her zaman olduğu gibi problem çözme noktasında çok stratejik bir yaklaşım sergilerdi. O, olayları net bir şekilde değerlendirip doğru kararlar almayı severdi. Sahura son bir dakika kala, gözlerinde bir belirsizlik vardı. Ne kadar hızlı karar verirse, o kadar doğru olacağına inanırdı.

“Eğer imsaktan önce yediğimizde oruç tutma geçerliliği nasıl olur? Hem dinî açıdan hem de sağlık açısından risk taşıyor mu?” diye sormadan edemedim. Babam, "Hangi kaynakta olursa olsun, imsaktan önce yemek yemek, oruç tutmanın başlıca kurallarını değiştirmez ama dikkat edilmesi gereken şey zamanlamadır" diyerek açıklama yapmaya başladı.

Babam, bu tür soruları her zaman “Akıl var, mantık var!” diye düşünerek çözüme kavuştururdu. Hemen internette araştırma yapmaya başladık. Birkaç farklı İslami kaynak ve tıp uzmanlarının görüşlerini okudu, nihayetinde görüşünü şu şekilde özetledi:

Evet, imsaktan önce yemek yenebilir. Fakat önemli olan, imsaktan bir dakika bile önce yeme işlemi bitirilmiş olmalıdır. Eğer yemek bitirilmezse, oruç bozulur. Bu, hem dinî hem de pratik bir çözüm arayışıdır. Tabii, sağlık açısından da sahur öğünü düzenli ve yeterli olmalıdır ki gün boyu vücut açlık ve susuzluğa dayanıklı olabilsin.

Babam her zamanki gibi bir plan yaptı. "Yalnızca imsaktan önce yemeğin bitirilmesi gerek. Bu şekilde daha rahat oluruz" dedi. Gerçekten de çözümü bulmuş gibiydi, ama işte asıl soru: Annem ne diyecek?

**Empati ve İlişkiler: Kadınların İnsani Yaklaşımları**

Annem ise her zaman olduğu gibi, bu meseleye farklı bir açıdan bakıyordu. Her şeyden önce insani bir yaklaşımı vardı. “Oruç tutarken acele etmeye gerek yok. İmsak vaktine kadar yemek yemek, ruhen ve bedenen daha huzurlu bir şekilde oruç tutmaya da engel olabilir. Bu, sadece bir yemek meselesi değil, bir manevi hazırlıktır," diyerek düşüncelerini paylaştı. Annem, hayatın her anını sevgi ve şefkatle inceleyen bir insandı. İmsak vaktinden önce yemek yemenin, bir nevi sabrın başlangıcı olduğuna inanıyordu.

Sahur, sadece karın doyurmak için değil, aynı zamanda oruç tutmanın ilk adımıydı. Annem, bu süreçte bedenin ve ruhun uyum içinde olmasını isterdi. Yavaş yavaş yemekleri hazırlayarak, her öğünle içsel huzura erişmeyi severdi. Sadece bir öğün hazırlamak değil, aynı zamanda ailenin moralini yükseltmek, sabırla geçireceğimiz bir günün ruhuna hazırlamaktı.

“İmsaktan önce yemek yediğimizde, bir bakıma sadece fiziksel ihtiyaçlarımızı karşılamış oluyoruz,” diye ekledi. “Ama oruç tutmak, bedenin ötesinde bir şeydir. İmsak vaktine kadar sofrada beklemek, ruhun da oruç tutmaya hazırlık yapmasıdır.”

Annemin sözleri, babamın mantıklı yaklaşımından daha farklıydı, ama bir o kadar da derin ve anlamlıydı. İşte, bu yüzden her zaman annemin içsel huzuru, babamın ise çözüm odaklı pragmatik yaklaşımı arasında dengede durmaya çalışırdık.

**Çözüm ve Birlikte Yaşanılan Ramazan Hikâyesi**

O gün, tüm aile bir araya geldi. Sahur için masada oturduk, her biri farklı bir konuda düşüncelerini paylaştı. Babam çözümünü ve stratejik düşüncesini açıkladı, annem ise içsel huzur ve ruhsal hazırlığa dair görüşlerini paylaştı. Kardeşim, bu konuda ne düşünürse düşünsün, masaya oturduğunda gülümsedi ve "Sahura daha çok var!" dedi.

Ramazan ayının ruhu, sadece sahurda veya iftarda değil, her an aileyle birlikte geçirilen zamanda yaşanıyordu. İmsak vaktine kadar yemek yemenin gerekliliği değil, orucun manevi boyutunun daha önemli olduğu her zaman aklımızda kalacaktı. Annem ve babamın farklı bakış açıları, bir araya geldiğinde bizim için en doğru yolu oluşturdu.

Sonuçta, oruç tutarken imsaktan önce yemek yemek mümkündü, ancak her şeyin ötesinde önemli olan, bu deneyimi en doğru şekilde, hem bedenen hem de ruhen anlamaktı. Bunu başarmak, sadece bir ritüel değil, aynı zamanda kalpten bir bağ kurmaktı.

Ramazan ayı boyunca bu öğretileri her geçen gün daha derinden hissettik ve oruç tutmanın sadece aç kalmak değil, manevi olgunlaşma süreci olduğunu fark ettik. Babamın pragmatik çözüm bulma isteği ve annemin içsel empatiyi ön plana çıkaran yaklaşımı, bize gerçek Ramazan ruhunu sundu.