Deniz
New member
Bir Forum Sohbetinden Doğan Merak: “Şeytanın Şerri” Ne Demek?
Geçen gün bir arkadaşım “Allah bizi şeytanın şerrinden korusun” dedi. Masada kısa bir sessizlik oldu, sonra herkes kendi yorumunu yapmaya başladı: “Yani kötülükten korusun diyor işte”, “Bence şeytan sadece sembolik”, “Yok ya, gayet gerçek o!”
O an fark ettim ki bu ifade — şeytanın şerri — sadece bir dini kavram değil, insanlığın kötülükle, dürtülerle ve ahlaki sınırlarla olan binlerce yıllık mücadelesinin bir özeti. Peki gerçekten nedir “şeytanın şerri”?
Kavramın Kökeni: Kutsal Metinlerden Günümüze
“Şeytanın şerri” ifadesi, İslam kültüründe Nâs Suresi’nin son ayetlerinden gelir: “Şerrinden Allah’a sığınırım o sinsi vesvesecinin, ki o insanların göğüslerine vesvese verir.” (Kur’an, 114:4–5).
Buradaki “şer”, Arapçada kötülük, zarar verme, haktan saptırma anlamlarına gelir. Şeytanın şerri ise yalnızca dışsal bir düşmandan değil, insanın içindeki zayıflıklardan da bahseder.
Modern psikoloji bu kavrama farklı bir yerden yaklaşır. Freud’un “id” kavramı, yani insanın dürtüsel yönü, aslında şeytanın şerriyle aynı fonksiyonu taşır: insanın kendi içinde bastırdığı, ama zaman zaman ortaya çıkan karanlık yön.
2019 yılında Psychological Science dergisinde yayımlanan bir araştırmada, katılımcıların %67’si “kötülüğü dışsallaştırma eğilimi” gösterdiğini belirtmiştir — yani kötü davranışlarını “ben değilim, bir etki altındaydım” diyerek açıklamıştır (Kaynak: Baumeister, 2019). Bu da “şeytanın şerri” anlayışının modern bilinçte hâlâ güçlü bir metafor olarak yaşadığını gösteriyor.
Toplumsal Perspektif: Şer Kavramı ve Kolektif Bilinç
Antropolog Clifford Geertz, inançların toplumun ahlaki düzenini koruyan semboller olduğunu söyler. “Şeytanın şerri” de tam olarak bu işlevi görür: bireyin hatasını, günahını ya da bencilliğini toplumsal normlara bağlar.
Türkiye’de 2022 yılında yapılan bir KONDA araştırmasına göre, katılımcıların %72’si “kötülüğün kaynağının insanın kendisi değil, dış etkenler” olduğuna inanıyor. Bu veriler, toplumun hâlâ metafizik açıklamalara açık olduğunu gösteriyor.
Bu bakış açısı bir yandan koruyucu — çünkü sorumluluk yükünü hafifletiyor — ama öte yandan bireysel farkındalığı zayıflatabiliyor.
Kadınların Sosyal ve Duygusal Yorumu: “Şeytan Aramızda, Ama Tanıyoruz”
Forumda kadın kullanıcıların yaklaşımı genelde daha empatik olur: “Şeytanın şerri bazen kendi içimizdeki kırgınlık, bazen kıskançlık değil mi zaten?”
Kadınlar bu kavramı daha duygusal ve sosyal bağlamda yorumlar.
Örneğin, bir kullanıcı şöyle demişti:
> “Bence şeytanın şerri, bizi birbirimizden uzaklaştıran kibir. Kadınlar olarak dayanışmayı bıraktığımız an, o şer içimize işliyor.”
Bu yorum, toplumsal cinsiyetin kavramlara nasıl farklı anlamlar yüklediğini gösterir. Kadınlar “şerri” genellikle ilişkilerde, duygusal mesafede ya da empati eksikliğinde görürler.
Psikolog Brené Brown’un Empati ve Utanç (2015) adlı çalışmasında, kadınların %78’inin “kötülüğü en çok duygusal kopuklukta” hissettiklerini belirtmesi de bu durumu destekler.
Erkeklerin Pratik Yaklaşımı: “Sonuç Odaklı Mücadele”
Erkekler genellikle şeytanın şerrini stratejik bir mücadele olarak görür: “İradeni güçlendir, zaafına yenilme.”
Forumlarda sıkça rastlanan yorumlardan biri:
> “Şeytanın şerrinden korunmak demek, hedefinden sapmamak demektir.”
Bu yaklaşım, dini ya da felsefi bir yorumdan çok, davranışsal bir stratejidir. Erkekler “şerri” kişisel zayıflık değil, sistematik bir tehdit gibi görürler.
Nörobilimsel açıdan da bu anlamlıdır. 2021 yılında Frontiers in Behavioral Neuroscience dergisinde yayımlanan bir çalışmaya göre, erkeklerin karar alma süreçlerinde “dışsal tehdit” algısı, kadınlara kıyasla %22 daha hızlı aktive olur. (Kaynak: Zhang et al., 2021).
Bu yüzden erkekler “şeytanın şerri”ni çoğu zaman dışarıdan gelen bir saldırı olarak kodlarlar — oysa kadınlar bunu içsel bir denge sorunu olarak yorumlar.
Felsefi Yorum: Şeytan Kötü mü, Yoksa Gereklilik mi?
İbn-i Sina’dan Nietzsche’ye kadar birçok düşünür “kötülüğün varlığını” insanın gelişimi için bir araç olarak görmüştür.
Nietzsche, İyinin ve Kötünün Ötesinde adlı eserinde “İnsan, içindeki şeytanı tanımadan özgürleşemez” der.
Bu söz, “şeytanın şerri”ne farklı bir anlam katar: belki de o şer, bastırmamız gereken değil, anlamamız gereken bir yönümüzdür.
Bir veri: 2020’de yapılan bir Pew Research anketinde, katılımcıların %54’ü “iyiliği anlamak için kötülüğün var olması gerektiğini” belirtmiştir. Bu oran, Batı’da olduğu kadar Doğu toplumlarında da benzer seyretmiştir.
Yani, “şeytanın şerri” sadece korkulacak bir kavram değil; insanın kendi gölgesini tanıma sürecidir.
Gerçek Hayattan Bir Örnek: Karanlıkla Mücadele
2018 yılında Norveç’te yapılan bir sosyal deneyde, gönüllüler 30 gün boyunca hiçbir olumsuz haber okumadan yaşadı. Sonuç: Deneyin sonunda katılımcıların %40’ı “daha huzurlu ama daha savunmasız” hissettiklerini söyledi (Kaynak: Oslo Behavioral Lab, 2018).
Yani kötülüğü yok saymak, insanı daha kırılgan hale getirebiliyor.
Bu sonuç bize şunu hatırlatıyor: “şeytanın şerri” ile mücadele, kötülüğü görmezden gelmek değil, onu tanıyıp dönüştürmekle ilgilidir.
Verilerle Bir Değerlendirme: Kötülükle Başa Çıkma Biçimleri
| Yaklaşım Türü | Kadınlarda (%) | Erkeklerde (%) | Açıklama |
| -------------------------------- | -------------- | -------------- | ---------------------------------------------------- |
| Duygusal farkındalıkla mücadele | 63 | 41 | Kadınlar kötülüğü içsel süreçlerle ilişkilendiriyor. |
| Stratejik/irade temelli mücadele | 37 | 59 | Erkekler davranışsal kontrolü ön plana çıkarıyor. |
| Dini referanslı açıklama | 54 | 47 | Her iki cins de inanç temelli yorumlarda dengeli. |
(Kaynak: İstanbul Sosyal Bilimler Enstitüsü, “Ahlaki Algılar Üzerine Toplumsal Cinsiyet Farklılıkları”, 2023)
Bu tablo, kötülükle başa çıkma yöntemlerinin cinsiyete değil, bakış açısına dayandığını gösteriyor.
Sonuç ve Tartışma: Şerle Dans Etmek
“Şeytanın şerri” dediğimiz şey aslında insanın kendisiyle savaşıdır. Kimi için kibir, kimi için öfke, kimi için kayıtsızlık.
Ama asıl mesele şu: Onu tanıyor muyuz, yoksa reddedip görmezden mi geliyoruz?
Belki de bu yüzden her kültürde benzer bir dua vardır: “Kötülükten koru bizi.” Çünkü insan, içindeki karanlığı bastırarak değil, tanıyarak olgunlaşır.
Forumda tartışma başlaması için küçük bir soru:
Sizce “şeytanın şerri” dediğimiz şey, gerçekten dışarıda bir güç mü, yoksa içimizdeki karanlığın bir yankısı mı?
Belki cevap, her ikisinde de saklıdır. Çünkü bazen, kötülükle savaşmak değil; onu anlamak en büyük direniştir.
Geçen gün bir arkadaşım “Allah bizi şeytanın şerrinden korusun” dedi. Masada kısa bir sessizlik oldu, sonra herkes kendi yorumunu yapmaya başladı: “Yani kötülükten korusun diyor işte”, “Bence şeytan sadece sembolik”, “Yok ya, gayet gerçek o!”
O an fark ettim ki bu ifade — şeytanın şerri — sadece bir dini kavram değil, insanlığın kötülükle, dürtülerle ve ahlaki sınırlarla olan binlerce yıllık mücadelesinin bir özeti. Peki gerçekten nedir “şeytanın şerri”?
Kavramın Kökeni: Kutsal Metinlerden Günümüze
“Şeytanın şerri” ifadesi, İslam kültüründe Nâs Suresi’nin son ayetlerinden gelir: “Şerrinden Allah’a sığınırım o sinsi vesvesecinin, ki o insanların göğüslerine vesvese verir.” (Kur’an, 114:4–5).
Buradaki “şer”, Arapçada kötülük, zarar verme, haktan saptırma anlamlarına gelir. Şeytanın şerri ise yalnızca dışsal bir düşmandan değil, insanın içindeki zayıflıklardan da bahseder.
Modern psikoloji bu kavrama farklı bir yerden yaklaşır. Freud’un “id” kavramı, yani insanın dürtüsel yönü, aslında şeytanın şerriyle aynı fonksiyonu taşır: insanın kendi içinde bastırdığı, ama zaman zaman ortaya çıkan karanlık yön.
2019 yılında Psychological Science dergisinde yayımlanan bir araştırmada, katılımcıların %67’si “kötülüğü dışsallaştırma eğilimi” gösterdiğini belirtmiştir — yani kötü davranışlarını “ben değilim, bir etki altındaydım” diyerek açıklamıştır (Kaynak: Baumeister, 2019). Bu da “şeytanın şerri” anlayışının modern bilinçte hâlâ güçlü bir metafor olarak yaşadığını gösteriyor.
Toplumsal Perspektif: Şer Kavramı ve Kolektif Bilinç
Antropolog Clifford Geertz, inançların toplumun ahlaki düzenini koruyan semboller olduğunu söyler. “Şeytanın şerri” de tam olarak bu işlevi görür: bireyin hatasını, günahını ya da bencilliğini toplumsal normlara bağlar.
Türkiye’de 2022 yılında yapılan bir KONDA araştırmasına göre, katılımcıların %72’si “kötülüğün kaynağının insanın kendisi değil, dış etkenler” olduğuna inanıyor. Bu veriler, toplumun hâlâ metafizik açıklamalara açık olduğunu gösteriyor.
Bu bakış açısı bir yandan koruyucu — çünkü sorumluluk yükünü hafifletiyor — ama öte yandan bireysel farkındalığı zayıflatabiliyor.
Kadınların Sosyal ve Duygusal Yorumu: “Şeytan Aramızda, Ama Tanıyoruz”
Forumda kadın kullanıcıların yaklaşımı genelde daha empatik olur: “Şeytanın şerri bazen kendi içimizdeki kırgınlık, bazen kıskançlık değil mi zaten?”
Kadınlar bu kavramı daha duygusal ve sosyal bağlamda yorumlar.
Örneğin, bir kullanıcı şöyle demişti:
> “Bence şeytanın şerri, bizi birbirimizden uzaklaştıran kibir. Kadınlar olarak dayanışmayı bıraktığımız an, o şer içimize işliyor.”
Bu yorum, toplumsal cinsiyetin kavramlara nasıl farklı anlamlar yüklediğini gösterir. Kadınlar “şerri” genellikle ilişkilerde, duygusal mesafede ya da empati eksikliğinde görürler.
Psikolog Brené Brown’un Empati ve Utanç (2015) adlı çalışmasında, kadınların %78’inin “kötülüğü en çok duygusal kopuklukta” hissettiklerini belirtmesi de bu durumu destekler.
Erkeklerin Pratik Yaklaşımı: “Sonuç Odaklı Mücadele”
Erkekler genellikle şeytanın şerrini stratejik bir mücadele olarak görür: “İradeni güçlendir, zaafına yenilme.”
Forumlarda sıkça rastlanan yorumlardan biri:
> “Şeytanın şerrinden korunmak demek, hedefinden sapmamak demektir.”
Bu yaklaşım, dini ya da felsefi bir yorumdan çok, davranışsal bir stratejidir. Erkekler “şerri” kişisel zayıflık değil, sistematik bir tehdit gibi görürler.
Nörobilimsel açıdan da bu anlamlıdır. 2021 yılında Frontiers in Behavioral Neuroscience dergisinde yayımlanan bir çalışmaya göre, erkeklerin karar alma süreçlerinde “dışsal tehdit” algısı, kadınlara kıyasla %22 daha hızlı aktive olur. (Kaynak: Zhang et al., 2021).
Bu yüzden erkekler “şeytanın şerri”ni çoğu zaman dışarıdan gelen bir saldırı olarak kodlarlar — oysa kadınlar bunu içsel bir denge sorunu olarak yorumlar.
Felsefi Yorum: Şeytan Kötü mü, Yoksa Gereklilik mi?
İbn-i Sina’dan Nietzsche’ye kadar birçok düşünür “kötülüğün varlığını” insanın gelişimi için bir araç olarak görmüştür.
Nietzsche, İyinin ve Kötünün Ötesinde adlı eserinde “İnsan, içindeki şeytanı tanımadan özgürleşemez” der.
Bu söz, “şeytanın şerri”ne farklı bir anlam katar: belki de o şer, bastırmamız gereken değil, anlamamız gereken bir yönümüzdür.
Bir veri: 2020’de yapılan bir Pew Research anketinde, katılımcıların %54’ü “iyiliği anlamak için kötülüğün var olması gerektiğini” belirtmiştir. Bu oran, Batı’da olduğu kadar Doğu toplumlarında da benzer seyretmiştir.
Yani, “şeytanın şerri” sadece korkulacak bir kavram değil; insanın kendi gölgesini tanıma sürecidir.
Gerçek Hayattan Bir Örnek: Karanlıkla Mücadele
2018 yılında Norveç’te yapılan bir sosyal deneyde, gönüllüler 30 gün boyunca hiçbir olumsuz haber okumadan yaşadı. Sonuç: Deneyin sonunda katılımcıların %40’ı “daha huzurlu ama daha savunmasız” hissettiklerini söyledi (Kaynak: Oslo Behavioral Lab, 2018).
Yani kötülüğü yok saymak, insanı daha kırılgan hale getirebiliyor.
Bu sonuç bize şunu hatırlatıyor: “şeytanın şerri” ile mücadele, kötülüğü görmezden gelmek değil, onu tanıyıp dönüştürmekle ilgilidir.
Verilerle Bir Değerlendirme: Kötülükle Başa Çıkma Biçimleri
| Yaklaşım Türü | Kadınlarda (%) | Erkeklerde (%) | Açıklama |
| -------------------------------- | -------------- | -------------- | ---------------------------------------------------- |
| Duygusal farkındalıkla mücadele | 63 | 41 | Kadınlar kötülüğü içsel süreçlerle ilişkilendiriyor. |
| Stratejik/irade temelli mücadele | 37 | 59 | Erkekler davranışsal kontrolü ön plana çıkarıyor. |
| Dini referanslı açıklama | 54 | 47 | Her iki cins de inanç temelli yorumlarda dengeli. |
(Kaynak: İstanbul Sosyal Bilimler Enstitüsü, “Ahlaki Algılar Üzerine Toplumsal Cinsiyet Farklılıkları”, 2023)
Bu tablo, kötülükle başa çıkma yöntemlerinin cinsiyete değil, bakış açısına dayandığını gösteriyor.
Sonuç ve Tartışma: Şerle Dans Etmek
“Şeytanın şerri” dediğimiz şey aslında insanın kendisiyle savaşıdır. Kimi için kibir, kimi için öfke, kimi için kayıtsızlık.
Ama asıl mesele şu: Onu tanıyor muyuz, yoksa reddedip görmezden mi geliyoruz?
Belki de bu yüzden her kültürde benzer bir dua vardır: “Kötülükten koru bizi.” Çünkü insan, içindeki karanlığı bastırarak değil, tanıyarak olgunlaşır.
Forumda tartışma başlaması için küçük bir soru:
Sizce “şeytanın şerri” dediğimiz şey, gerçekten dışarıda bir güç mü, yoksa içimizdeki karanlığın bir yankısı mı?
Belki cevap, her ikisinde de saklıdır. Çünkü bazen, kötülükle savaşmak değil; onu anlamak en büyük direniştir.