Deniz
New member
“Bir Say Arasında Durmak: Nefesin ve İnsanın Hikâyesi”
Bir forum akşamıydı. Kahvemi almış, ekranın karşısında parmaklarımı klavyeye hazırlamıştım. Başlık açıktı: “Say yaparken ara verilir mi?” Çoğu kişi kısa cevaplar vermişti: “Hayır, verilemez.”, “Tabii ki olmaz, bütünlüğü bozulur.” Ama ben başka bir şey hissettim. Çünkü bir zamanlar, tam da bir “say” arasında nefes almayı öğrenmiştim.
---
Bir Anın İçinde Kayıp Zaman
Üniversitedeyken toplu bir sabah sporu etkinliğinde, eğitmenimiz bize nefesle uyumlu bir say ritmi öğretmişti. “Bir, iki, üç, dört…” derken herkes aynı anda soluk alıyor, aynı anda bırakıyordu. Fakat bir noktada, yanımdaki Mert “Hocam, sayarken nefesim yetişmiyor, ara versek?” diye sordu. Eğitmen, gülümseyerek, “Saymak nefesle değil, kararlılıkla olur.” demişti.
O gün Mert susmuştu ama akşam kantinde konu yeniden açıldı.
“Elif,” dedi Mert, “bence bu iş fazla katı. İnsan bazen durmalı.”
Ben de karşılık verdim: “Ama ritmi bozarsan grup düzeni bozulur.”
Aramızda tatlı bir tartışma başladı — o, mühendislik öğrencisiydi; plan, yapı, strateji onun doğasındaydı. Ben ise psikoloji okuyordum; anlamaya, hissetmeye daha yatkındım. O an fark ettim ki, “say” sadece saymak değildi; disiplinle duygunun dansıydı.
---
Erkek Mantığı mı, Kadın Duygusu mu? Yoksa İnsan Olmak mı?
Forumdaki birçok kullanıcı “say”ı matematiksel bir disiplin gibi görüyordu. Fakat tarih boyunca saymak; zaman tutmak, ölçmek, ritim yaratmak, aslında insanın kendi iç dengesini bulma çabasıydı.
Antik Yunan’da hoplit askerleri yürürken nefesleriyle aynı anda sayardı; bu, savaşta bile bir uyumdu. Osmanlı’da yeniçeriler, yürüyüşte ve dua sırasında “say”ı ritüele dönüştürmüştü.
Ama kadınlar, aynı dönemde “say”ı farklı bir şekilde yaşardı — bebek sallarken, hamur yoğururken, ilmek atarken. Onların “say”ı yaşamın nabzıyla birlikte atardı.
Mert’in “durmak gerekir” sözü aklımda kaldı. Çünkü erkekler genellikle sonucu görmeye odaklanır; tamamlanmış bir hedef, bitmiş bir proje isterler. Kadınlar ise sürecin kendisini hisseder, aradaki boşlukta bile anlam bulur.
Oysa belki de en doğru cevap, bu iki yaklaşımın kesişimindeydi:
Sayarken ara verilir, eğer o ara nefesinle uyumluysa.
---
Birlikte Saymak: Ritmi Bozmak mı, Yeniden Kurmak mı?
Bir gün yine aynı spor alanındaydık. Eğitmen bu kez grubu ikiye böldü: Mert’in ekibi stratejik bir say ritmi uygulayacaktı; benim grubumsa nefese göre serbest aralıklarla sayacaktı.
İlk grup askeri bir disiplinle ilerledi, ritimleri netti. Bizim grup ise esnekti, bazen durduk, bazen hızlandık. Sonunda eğitmen hepimizi durdurdu ve sordu:
“Hanginiz zamanı kaybetti?”
Ne biz, ne onlar cevap verebildi. Çünkü aslında herkes kendi içinde zamanı başka bir şekilde yaşamıştı. O an fark ettik ki, saymak sadece ritmi değil, zamanı da sahiplenmekti.
---
Toplumsal Kodlar: Saymanın Anlamı Değişiyor mu?
Zamanla fark ettim; “say yaparken ara verilir mi?” sorusu, sadece bireysel bir refleks değil, toplumsal bir yansımaydı.
Sanayi devriminden sonra dünya, kesintisiz çalışmanın, üretimin temposuna bağlandı. Durmak, eksiklik sayıldı.
Ama modern psikoloji diyor ki: dikkat ve farkındalık (mindfulness) ancak aralarda oluşur.
Bir meditasyon eğitmeniyle yaptığım röportajda şöyle demişti:
> “Ritim durduğunda değil, nefes fark edildiğinde başlar.”
Bu düşünce, toplumun “hep devam etmelisin” baskısına karşı sessiz bir direniş gibi.
Belki de sayarken ara vermek, insanın kendine dönme cesaretidir.
---
Mert ve Elif: Farklı Yollar, Ortak Nefes
Aradan yıllar geçti. Bir gün Mert’ten bir mesaj aldım:
> “Elif, şirket toplantısında sunumdan önce herkes panik içindeydi. Ben sayarken nefes aldım. Ve o ara sayesinde her şey değişti.”
Gülümsedim. Çünkü o günkü tartışmamızın, yıllar sonra bir yaşam dersi haline geldiğini anlamıştım.
Erkeklerin stratejik, kadınların empatik yönleri birleştiğinde ortaya çıkan şey “denge”ydi.
Mert bana planlamanın içinde duyguyu, ben ona duygunun içinde dengeyi öğretmiştim.
---
Sonuç: Ara Vermek mi, Devam Etmek mi?
“Say yaparken ara verilir mi?”
Eğer bu soruya tek bir yanıt arıyorsak, yanılıyoruz demektir. Çünkü her insanın ritmi farklıdır.
Kimimiz için ara vermek disiplinsizliktir, kimimiz için ise nefesin ta kendisi.
Ama belki de en insani olanı, ara vermeyi bile bir “say”ın parçası olarak görmektir.
Düşünsenize…
Kalp bile durmadan atmaz. Her vuruşun arasında bir sessizlik vardır.
İşte o sessizlik, yaşamın nefesidir.
---
Forum Sorusuna Yeni Bir Bakış
Belki siz de bazen hayatın ortasında “ara vermemem gerek” diye düşünüyorsunuzdur.
Ama ya o ara, sizi hayatta tutan küçük bir boşluktan ibaretse?
Belki saymayı bırakmadan, sadece durup nefes almak gerekir.
Siz ne düşünüyorsunuz?
Ritmi bozmadan, ama kendinizi kaybetmeden nasıl sayarsınız?
Belki de en doğru cevap, hep birlikte sayarken birbirimizi duymakta saklıdır.
---
Kaynak notu: Bu yazı, ritim psikolojisi ve mindfulness üzerine yapılan araştırmalardan (örneğin Jon Kabat-Zinn, Full Catastrophe Living, 2013) ve tarihsel ritüel çalışmaları (G. Rouget, Music and Trance, 1985) ilham alınarak kurgulanmıştır.
Bir forum akşamıydı. Kahvemi almış, ekranın karşısında parmaklarımı klavyeye hazırlamıştım. Başlık açıktı: “Say yaparken ara verilir mi?” Çoğu kişi kısa cevaplar vermişti: “Hayır, verilemez.”, “Tabii ki olmaz, bütünlüğü bozulur.” Ama ben başka bir şey hissettim. Çünkü bir zamanlar, tam da bir “say” arasında nefes almayı öğrenmiştim.
---
Bir Anın İçinde Kayıp Zaman
Üniversitedeyken toplu bir sabah sporu etkinliğinde, eğitmenimiz bize nefesle uyumlu bir say ritmi öğretmişti. “Bir, iki, üç, dört…” derken herkes aynı anda soluk alıyor, aynı anda bırakıyordu. Fakat bir noktada, yanımdaki Mert “Hocam, sayarken nefesim yetişmiyor, ara versek?” diye sordu. Eğitmen, gülümseyerek, “Saymak nefesle değil, kararlılıkla olur.” demişti.
O gün Mert susmuştu ama akşam kantinde konu yeniden açıldı.
“Elif,” dedi Mert, “bence bu iş fazla katı. İnsan bazen durmalı.”
Ben de karşılık verdim: “Ama ritmi bozarsan grup düzeni bozulur.”
Aramızda tatlı bir tartışma başladı — o, mühendislik öğrencisiydi; plan, yapı, strateji onun doğasındaydı. Ben ise psikoloji okuyordum; anlamaya, hissetmeye daha yatkındım. O an fark ettim ki, “say” sadece saymak değildi; disiplinle duygunun dansıydı.
---
Erkek Mantığı mı, Kadın Duygusu mu? Yoksa İnsan Olmak mı?
Forumdaki birçok kullanıcı “say”ı matematiksel bir disiplin gibi görüyordu. Fakat tarih boyunca saymak; zaman tutmak, ölçmek, ritim yaratmak, aslında insanın kendi iç dengesini bulma çabasıydı.
Antik Yunan’da hoplit askerleri yürürken nefesleriyle aynı anda sayardı; bu, savaşta bile bir uyumdu. Osmanlı’da yeniçeriler, yürüyüşte ve dua sırasında “say”ı ritüele dönüştürmüştü.
Ama kadınlar, aynı dönemde “say”ı farklı bir şekilde yaşardı — bebek sallarken, hamur yoğururken, ilmek atarken. Onların “say”ı yaşamın nabzıyla birlikte atardı.
Mert’in “durmak gerekir” sözü aklımda kaldı. Çünkü erkekler genellikle sonucu görmeye odaklanır; tamamlanmış bir hedef, bitmiş bir proje isterler. Kadınlar ise sürecin kendisini hisseder, aradaki boşlukta bile anlam bulur.
Oysa belki de en doğru cevap, bu iki yaklaşımın kesişimindeydi:
Sayarken ara verilir, eğer o ara nefesinle uyumluysa.
---
Birlikte Saymak: Ritmi Bozmak mı, Yeniden Kurmak mı?
Bir gün yine aynı spor alanındaydık. Eğitmen bu kez grubu ikiye böldü: Mert’in ekibi stratejik bir say ritmi uygulayacaktı; benim grubumsa nefese göre serbest aralıklarla sayacaktı.
İlk grup askeri bir disiplinle ilerledi, ritimleri netti. Bizim grup ise esnekti, bazen durduk, bazen hızlandık. Sonunda eğitmen hepimizi durdurdu ve sordu:
“Hanginiz zamanı kaybetti?”
Ne biz, ne onlar cevap verebildi. Çünkü aslında herkes kendi içinde zamanı başka bir şekilde yaşamıştı. O an fark ettik ki, saymak sadece ritmi değil, zamanı da sahiplenmekti.
---
Toplumsal Kodlar: Saymanın Anlamı Değişiyor mu?
Zamanla fark ettim; “say yaparken ara verilir mi?” sorusu, sadece bireysel bir refleks değil, toplumsal bir yansımaydı.
Sanayi devriminden sonra dünya, kesintisiz çalışmanın, üretimin temposuna bağlandı. Durmak, eksiklik sayıldı.
Ama modern psikoloji diyor ki: dikkat ve farkındalık (mindfulness) ancak aralarda oluşur.
Bir meditasyon eğitmeniyle yaptığım röportajda şöyle demişti:
> “Ritim durduğunda değil, nefes fark edildiğinde başlar.”
Bu düşünce, toplumun “hep devam etmelisin” baskısına karşı sessiz bir direniş gibi.
Belki de sayarken ara vermek, insanın kendine dönme cesaretidir.
---
Mert ve Elif: Farklı Yollar, Ortak Nefes
Aradan yıllar geçti. Bir gün Mert’ten bir mesaj aldım:
> “Elif, şirket toplantısında sunumdan önce herkes panik içindeydi. Ben sayarken nefes aldım. Ve o ara sayesinde her şey değişti.”
Gülümsedim. Çünkü o günkü tartışmamızın, yıllar sonra bir yaşam dersi haline geldiğini anlamıştım.
Erkeklerin stratejik, kadınların empatik yönleri birleştiğinde ortaya çıkan şey “denge”ydi.
Mert bana planlamanın içinde duyguyu, ben ona duygunun içinde dengeyi öğretmiştim.
---
Sonuç: Ara Vermek mi, Devam Etmek mi?
“Say yaparken ara verilir mi?”
Eğer bu soruya tek bir yanıt arıyorsak, yanılıyoruz demektir. Çünkü her insanın ritmi farklıdır.
Kimimiz için ara vermek disiplinsizliktir, kimimiz için ise nefesin ta kendisi.
Ama belki de en insani olanı, ara vermeyi bile bir “say”ın parçası olarak görmektir.
Düşünsenize…
Kalp bile durmadan atmaz. Her vuruşun arasında bir sessizlik vardır.
İşte o sessizlik, yaşamın nefesidir.
---
Forum Sorusuna Yeni Bir Bakış
Belki siz de bazen hayatın ortasında “ara vermemem gerek” diye düşünüyorsunuzdur.
Ama ya o ara, sizi hayatta tutan küçük bir boşluktan ibaretse?
Belki saymayı bırakmadan, sadece durup nefes almak gerekir.
Siz ne düşünüyorsunuz?
Ritmi bozmadan, ama kendinizi kaybetmeden nasıl sayarsınız?
Belki de en doğru cevap, hep birlikte sayarken birbirimizi duymakta saklıdır.
---
Kaynak notu: Bu yazı, ritim psikolojisi ve mindfulness üzerine yapılan araştırmalardan (örneğin Jon Kabat-Zinn, Full Catastrophe Living, 2013) ve tarihsel ritüel çalışmaları (G. Rouget, Music and Trance, 1985) ilham alınarak kurgulanmıştır.